STRES VE ZAMANIN AYAR DÜĞMESİ

STRES VE ZAMANIN AYAR DÜĞMESİ

Teknolojinin baş döndürücü bir biçimde değiştiği hız ve haz dönemi olarak da adlandırılan içinde bulunduğumuz süreçte insanların, belki de en çok karşılaştığı sorunların başında stresi ve zamanı etkili ve doğru bir biçimde yönetememek gelmektedir. Stres sözcüğünün gün içersinde birçok defa farklı kullanıldığını görmekteyiz. Sınav stresi, trafik stresi, iş ve kariyer stresi, okul stresi… Peki, nedir bu stres? Stres vücutta ve zihinde, içsel ya da dışsal bir uyarana karşı verilen tepkilerin geneline verilen isimdir. Sınavın kendisi stres yapmaz, sınava verilen tepki stresi oluşturur. “Kazanamazsam, başarılı olamazsam, ailem  çevremdekiler ne düşünür?” sorusunun cevabı stresin meydana gelmesine zemin hazırlar. Stressiz bir hayat mümkün müdür? İnsan günün her anında içsel ya da dışsal uyaranlara maruz kalmaktadır. Bu uyaranları ortadan kaldırmak mümkün olmadığı gibi stresi de yok etmek kimi zaman imkansızdır. İşte bu nedenle stresle yaşamayı öğrenmeliyiz. Stresle yaşamak zorunda olduğumuza göre o zaman strese karşı yapılabilecek en önemli şey fiziksel ve zihinsel dayanıklılığımızı artırmaktır.

Fiziksel ve zihinsel dayanıklılığımızı artırmak için neler yapılabilir? Düzenli ve dengeli beslenmek; vücudun sağlıklı bir fiziksel yapıya kavuşması, stresle mücadelede en başta gelir. Sabah kahvaltısı günün en önemli öğünüdür. Aç kalan bir vücudun en büyük ihtiyacı, uygun bir kahvaltı yapmak ve bol su içmektir. Öğle ve akşam yemeği de bir düzen içinde ve vücudun ihtiyaç duyduğu besinlerle yapılmalıdır. Yeterli, düzenli ve kaliteli bir uyku, vücudun yenilenmesinde ve strese karşı dayanıklılığının artmasında en önemli dayanaklarımızdan biridir. Son yıllarda özelikle teknolojinin hayatımıza çok fazla girmesi nedeniyle uyku ve beslenme düzeninde de ciddi sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Uyku konusunda araştırma yapan uzmanlar iyi bir uyku için yatmadan bir iki saat önce teknolojik aletlerden uzak durulmasını önermektedir. Koşabiliyorken koş! Spor yapmak vücudunuza verebileceğiniz en büyük armağandır. Fiziksel dayanıklılığımızı artırmak için düzenli spor aktiviteleri yap - mak için zaman ayırmak hem içinde yaşadığınız dönem için hem de ha - yatınızın ilerleyen dönemlerinde de faydasını göreceğiniz ve asla zarar etmeyeceğiniz yüz de yüz kazanacağınız bir yatırımdır. Doğru nefes almak; “Nefes almanın da doğrusu mu olur?” diyenler olabilir. Oysa nefes almak ciddi ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Hatta bu konuda terapi uygulayan uzmanlar bile vardır. Doğru nefes almak demek burnundan nefes alıp ağzından vermektir. Özellikle stresli anlarda vücudun nefes alışveriş düzeni bozulur. Çünkü stres damarların gerilmesine ve daralmasına neden olur, bunun sonucunda da kan dolaşımı güçleşir. Doğru nefes alma ile vücuda oksijen girer ve kan dolaşımı normalleşerek vücudun anormal tepkileri normal - leşmeye başlar. Mizahı kullanmak; Hayatı sürekli ciddiyet içinde yaşamak, mizaha kapıları kapatmak ve gülmekten, gülümsemekten uzak durmak stresi tetikleyen, artıran, süresini uzatan etmenlerdir. Sürekli espri, şaka yapmak gerekir demek istemiyoruz sadece yerinde ve zama - nında hayatınızda mizah olsun. Hobiler edinmek; Kendi ilgi ve yetenekleriniz doğrultusunda edineceğiniz hobiler de sizi strese karşı daha dayanıklı hale getirecektir. Müzik aleti çalmak, resim - ebru yapmak, fotoğraf çekmek, örgü örmek, kitap okumak, balık tutmak, doğa sporları yapmak, sosyal ve kültürel etkinliklere katılmak, sivil toplum kuruluşların çalışmalarına katılmak, seyahat etmek, ilginç yemekler yapmak, hobi bahçesinde zaman geçirmek, bisiklete binmek vs. gibi faaliyetlerden en az birisi mutlaka sizin için. Bakış açısını değiştirmek; Hayatta o kadar farklı ve sıkıntılı durumlarla karşılaşırız ki bunların bazılarını değiştirebiliriz, bazılarını da değiştiremeyiz. Çünkü değiştirmek bizim elimizde olmayabilir. Mesela büyük şehirler de trafik stresi çok daha yoğun yaşanır. Özelikle yaşanılan yer ile çalışılan yer arasındaki mesafe uzaksa bu trafik stresi içinden çıkılmaz bir hal alır. Bu tür durumlarda yapabileceğimiz şey yaşanılan bu stres verici olaya karşı ‘değiştirebileceklerimiz’ ve ‘iyileştirebileceklerimiz’ olarak düşünmektir. Trafiği ortadan kaldırmak veya azaltmak bizim elimizde değil. Ama iş yerimizi ya da evimizi değiştirebiliriz. Daha yakın bir yere taşınabilir ya da evimizin yakınında bir iş yerinde çalışma imkânını değerlendirebiliriz. Bu iki durumunda mümkün olmadığı durumlarda ‘iyileştirebileceklerim’ seçeneğine yoğunlaşmamız gerekir. Yolda geçen zamanı daha verimli ve etkili kullanabiliriz bu zamanı daha iyi değerlendirebiliriz. Mesela toplu taşıma aracı ile gidiyorsak kitap, dergi, gazete okuyarak, tablet ya da telefondan araştırma yaparak, yabancı dil bilgimizi geliştirecek alıştırmalar yaparak, sınavlara hazırlanarak, uzaktan eğitim yoluyla birçok kişisel gelişim ve meslek edindirme kurslarını takip ederek, hatta yine uzaktan eğitim yolu ile yüksek lisans yapma imkânını bile değerlendirebiliriz. Şahsi aracımızla da seyahat ediyorsak sesli kitap dinleyebiliriz. Zamanı etkili kullanmak; Zaman; yerine konması, geri döndürülmesi, durdurulması, yenilenmesi, depolanması ve satın alınması mümkün olmayan çok önemli bir kaynaktır. Zaman aynı zamanda dünyada adaletli dağıtılan tek şeydir. Herkese eşit olarak dağıtılan zamanı, kimileri çok etkili ve verimli kullanırken kimileri de farkında olmadan zamanı öldürüyorlar. Oysa zamanı öldürmek değil yaşamak lazım. Zamanı öldüren katiller; Plansızlık en büyük zaman kaybıdır. Pusulasız yola çıkmak gibidir. Planlamada yapılan hatalar: planlama yaparken gerçekçi olmamak, riskleri düşünmemek, esnek olmamak, gerekli iyileştirmeleri yapmamak, görev dağılımını netleştirmemek. Netleşmemiş hedefler; ne istediğini bilmemek, nereye gideceğini bilmeyen için nereden gittiğinin önemi yoktur. Sürekli erteleme; bu virüs vücuda bir kere girdi mi, kolay kolay temizlenmez. Detayla fazla uğraşma; konunun asıl özüne inemeyerek etrafında dolaşmak çok zaman kaybettirir. Önceliklere gerekli önemi vermemek; siz ilk önce en önemli ve en acil konuları gündeminize alın. Zamanı etkili bir biçimde değerlendirmenin önündeki en büyük engel önceliklerimizin farkında olmamaktır. Zamanın etkin ve verimli bir biçimde kullanılması konusunda zaman zaman kurslar düzenleyen bir uzman, bu kurslardan birinde, çoğu gözde mesleklerde çalışan öğrencilerine: “Hadi, küçük bir sınav yapalım.” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş: “Kavanoz doldu mu” Sınıftaki herkes, “Evet, doldu.” yanıtını vermiş. “Demek doldu. ” demiş hoca. Hemen eğilip bir kap dolusu küçük çakıl taşları çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine: “Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, “Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler. “Aferin” demiş hoca. Masanın altından bu kez de bir kap dolusu kum çıkartmış. Kumu, kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş. Ve sormuş yeniden: “Kavanoz doldu mu?” “Hayır dolmadı!” diye bağırmış öğrenciler. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Sormuş: “Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?” “Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabiliriz.” demiş, atılgan bir öğrenci. “Hayır” demiş hoca. “Çıkartılması gereken asıl ders şu: Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız.” Ve tabii, herkesin kendi kendisine sorması gereken soruyu sormuş: “Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyorsunuz?” Hayatınızda en çok önem verdiğiniz değerler nelerdir? Siz bu değerleri belirleyip, öncelik sırasına göre bunları değerlendiremezseniz, sahip olmak istediklerinize ulaşamazsınız. Sahip olduklarınız da sizi başarılı ve mutlu kılmaz. Bazı insanlar zamanı “Akıp giden bir nehir “ olarak görürler ve zaman planlamasına çok büyük önem verirler. Bazı insanlar da zamanı “Kaynağı tükenmeyen ve sürekli akan bir nehir’ olarak görürler. Ya siz? İnsanların bugününü çalan iki büyük hırsız vardır. Yas ve kaygı. İnsan, eğer sürekli geçmişini, pişmanlıklarını, hatalarını, üzüntülerini, keşkelerini düşünürse bugününü yas içinde geçirir. Eğer sürekli geleceğini, belirsizliği, yaşayacağı hayal kırıklıklarını düşünürse bugününü kaygı içinde yaşar. Oysa ne geçmiş vardır ne de gelecek. Ne geçmişi değiştirebiliriz ne de geleceği. Değiştirebileceğimiz tek şey şimdi, şu andır. O zaman yapılması gereken anın kıymmetini bilmek ve en iyi biçimde değerlendirebilmektir.

img

Çelebi ÇAĞLAYAN

Yorumlar

img