ÖĞRETMENİM

ÖĞRETMENİM

“Uçakta küçük çocuğunuzla birlikte yolculuk yaparken, tehlike anında oksijen maskesini önce kendinize mi yoksa çocuğunuza mı takarsınız?”

Teknolojinin baş döndürücü bir hızla yaşandığı günümüzde eğitimcilere her zamankinden biraz daha fazla sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Bu sorumluluk sadece akademik başarının artırılmasına yönelik değil aynı zamanda duygusal zekânın artırılmasına yönelik olarak da ön plana çıkmaktadır. Öğrencinin hem akademik hem de duygusal zekâsının gelişiminde aile ve öğretmeni en büyük paya sahiptir. Duygusal zekâ denilen kavramın içerisinde yer alan becerilerden bazıları karşısındakini anlayabilme, belirlediği hedefe azimle ilerleyebilme, özgüvenli olabilme, doğru karar verebilme, stresle baş etme yöntemlerini kullanabilme, sorumluluklarını yerine getirebilme, doğru iletişim becerisine sahip olabilme, grupla çalışma ve işbirliğine yatkın olma, problem ve çatışma çözme yöntemlerini kullanabilme ve zamanı etkili kullanabilmeyi sayabiliriz. Okul hayatının da hayat okulunun da ortak yanı her ikisinde de sınavların olması.

Okul hayatındaki sınavlar kolaydır ve telafisi vardır. Okul hayatında öğretmenler ders anlatır ve anlattıkları dersin öğrenilip öğrenilmediğini sınav yaparak değerlendirirler. Okuldaki sınavlarda eksik konuları, hataları, yanlışları tespit etmek çok kolaydır. Öğrenci, eksik olduğu konuları tekrar eder; öğretmeninden tekrar anlatmasını ister, konu anlatımlı bir kitaptan çalışabilir ya da videodan tekrar izleyebilir. Oysa hayat okulunda yapılan hatalar öyle kolay telafi edilemez, tekrarı çok zordur, bedeli de bazen çok ağır olur. Mesela akademik olarak çok başarılı olan, okulda yapılan sınavlarda çok yüksek puan alan bir öğrenci, duygusal zekâsı aynı oranda yüksek değilse dışarıda kendisine uzatılan bağımlılık yapıcı bir maddeye “Hayır” diyemediği için belki de zamanla bu maddeye bağımlı hale gelebilir. Akademik olarak çok üstün başarılar elde ettiği halde aynı başarıyı gerek iş hayatında gerekse özel yaşantısında gösteremeyen birçok yetişkinle yaptığım danışmalar da duygusal zekânın akademik zekâdan daha önemli olduğu fikrini doğrular nitelikte olmuştur. Liseyi, üniversiteyi birincilikle bitirdiği halde iş hayatında başarılı olamayan, sürekli iş değiştirmek durumunda kalan insanların en büyük eksikliği duygusal zekâ yönünden yeterince kendilerini geliştirememiş olmalarıdır. Akademik zekâ da duygusal zekâ da çok önemlidir. Duygusal zekâ olmadan akademik zekâ, tam ve istenilen düzeyde performansı ortaya koyamaz. Duygusal zekâ çok önemlidir çünkü duygusal zekâsı gelişen öğrencinin akademik zekâsı da gelişir. Duygusal zekâ akademik zekâyı olumlu yönde etkiler. Eğitimin temel amacı mümkünse hem akademik zekâ hem de duygusal zekâ bakımından donanımlı bireyler yetiştirmek olmalıdır. Sadece akademik zekâyı desteklemek tek kanatla uçmaya çalışmak gibidir.

Oysa uzak diyarlara, görmek istediğimiz yerlere uçmak için iki kanada ihtiyacımız vardır. Ailelerle ve öğretmenlerle seminerlerde bir araya geldiğimizde onlara genellikle ilk olarak şu soruyu sorarım: “Uçakta küçük çocuğunuzla birlikte yolculuk yaparken, tehlike anında oksijen maskesini önce kendinize mi yoksa çocuğunuza mı takarsınız?” Bu soruya karşılık aldığım cevapların genellikle çok büyük bir bölümü önce çocuğuma takarım sonra kendime takarım şeklinde olmaktadır. Onlara neden önce çocuklarına takmak istediklerini sorduğumda ise çocuklarını her şeyden çok sevdikleri ve onların çok değerli oldukları için olduğunu söylerler. Daha önce uçak yolculuğu yapmış olan bazı öğretmenler ve aileler de aslında önce kendimize takmalıyız ama ben yine de böyle bir durumda önce çocuğuma takarım cevabını veriyorlar. Aileler ve öğretmenlerin cevaplarını aldıktan sonra bu konu ile ilgili uçakta yapılan anonsu aynen paylaşıyorum. Anonsta şöyle söyleniyor: “Çocuğunuzla seyahat ediyorsanız, bir problem anında, oturduğunuz yerin tavanından otomatik olarak fırlayacak maskeyi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın.” Daha önce hiç uçak yolculuğu yapmamış olan ve bu cümleyi ilk defa duyan öğretmeler ve aileler büyük bir şaşkınlıkla “Bu da ne demek şimdi, çocuğum dururken önce ben kendime nasıl takarım?” diye durum değerlendirmesi ve vicdani sorgulama yapmaya başlıyorlar.

Daha sonra ben katılımcılara bu durumun nedenini açıklamaya çalışıyorum. Ve onlara diyorum ki: Oksijen maskesinin önce çocuğunuza takmanızı istenmesinin benim düşüncelerime göre çok önemli iki nedeni var. Bunlardan birincisi önce anne babanın yani çocuğun yanında bulunan yetişkinin güçlü ve sağlıklı olması gerekiyor. Bu süreçte kendisi güçlü olmayan oksijen alamayan bir yetişkin hem kendi hayatını hem de çocuğun hayatını riske atmış olacaktır. Diğer bir önemli neden de çocuğun yetişkinleri model almasıdır. Çocuk tehlike anında oluşabilecek kaygı ve endişe ile oksijen maskesini yüzüne takma noktasında direnç gösterecektir. Aile bu direnci kırma konusunda baskı ve zorlama yaparak sürecin daha da zorlaşmasına ve uzamasına neden olacaktır. Bu durum da, tehlike anında hayati risk oluşturacaktır. Çocuklar yetişkinlerin ayak izlerini takip ederler, onların söylediklerinden çok yaptıklarına bakarlar. Siz oksijen maskesini önce takarsanız, çocuğunuzun da ikna olması ve sizi model alması sonucunda maskeyi takmayı kabullenme süresi çok çok azalacaktır. Öğretmenlik mesleği bana göre kendini feda etme mesleği değil kendini sürekli geliştirme mesleğidir. Sürekli gelişim ve değişim diğer meslek alanlarına göre öğretmenlik mesleğinde çok daha büyük önem kazanmaktadır. Sistemler değişse de, eğitimde teknoloji kullanımı sürekli gelişse de öğretmenler eğitimin en önemli mimarları ve başaktörleri olmaya devam edecektir. Bu kadar önemli ve değerli olan öğretmenlerimiz de kendilerini “iyi beslemek” durumundadırlar. İyi beslenmek demek sadece yediğimiz yemekleri söylemiyorum.

Bir öğretmen okuduklarından yazdıklarından izlediklerinden dinlediklerinden de beslenir. Yiyecek, içecek olarak beslenmemize dikkat etmemiz nasıl fiziksel sağlımız açısından önemli bir konu ise, kitap okumak, yazı yazmak da duygusal dünyamızın gelişimi açısından son derece önemli ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Öğretmenlik mesleğini daha önce bir kitabın arkasında okuduğum “Denizyıldızı” hikâyesindeki adamın yaptığı işe benzetiyorum. Hikâyede, adamın birisi sahile vuran denizyıldızlarını kumların üzerinden alarak tekrar denize attığı sırada başka birisinin yanına gelerek neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda, yaşamaları için cevabını verdiğini diğer adamın da, iyi de burada binlerce denizyıldızı var sen tek başına neyi değiştirebilirsin ki dediğini bu sorunun üzerine de adamın yerden bir denizyıldızı daha alarak denize attığını ve bak onun için çok şey değişti, diye cevap verdiğini anlatıyordu. Denizyıldızı hikâyesindeki adam: “Bir yıldızdan ne olacak ki?” demiyor. “İşim çok fazla ve ben tek başınayım.” diye bir gerekçenin arkasına sığınmıyor. Yapabileceğinin yani elinden gelenin en iyisini yapıyor ve işini yaparken coşku ile yapıyor. Öğretmenler için de her öğrenci özel ve değerlidir. Kaybedilecek hiçbir öğrenci yoktur ve olmamalıdır. Üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizin sahilindeki denizyıldızlarını ait oldukları yere yani denize atmak için öğretmenlerimize çok büyük görevler düşüyor. Bu büyük ve önemli bir görevi yerine getirmek de ancak güçlü ve sağlıklı olmakla mümkün olacaktır. Bir öğretmeni de güçlü ve sağlıklı yapan, enerjisini artıran, gelişim ve değişine öncülük eden iki önemli araç vardır. Birincisi kitap okumak, ikincisi yazı yazmaktır. Bu iki konu bir sandalcının kullandığı iki küreğe benzer. Hedefine doğru, hızlı ve kararlı bir biçimde gitmek için bu iki küreği de kullanması gerekir. Güzel ülkemizin sahillerinde daha çok denizyıldızı var ama biliyorum ki bu denizyıldızlarını denize atmak için gece gündüz çalışan bir de çok büyük bir eğitim ordusu var. Haydi, öğretmenler olarak oksijen maskesini önce biz takalım! Sonra da öğrencilerin, ailelerin ve çevremizdekilerin de zamanla taktıklarını göreceksiniz. Önce biz iyi beslenelim sonra etrafımızdakilerin de iyi beslenmesine vesile olduğumuzu, küçük dokunuşların çok büyük değişimlere dönüştüğünü fark edeceksiniz.

İyi ki varsınız öğretmenlerim!

img

Çelebi ÇAĞLAYAN

Yorumlar

img