İnsanlar Kimi Severler?
Son sekiz yıldır profesyonel eğitmenlik yapıyorum. Bugüne kadar dört yüze yakın şirkette ve kurumda 150 binden fazla insana, eğitim ya da seminerlerle ulaşma şansım oldu. Bu yolculukta binlerce insana sorduğum bir soru var: “İnsanlar kimi severler?” Çoğunlukla duyduğum cevaplar şu şekilde oluyor: • Kendisine benzeyenleri severler. • Kendi gibi düşünenleri severler. • Kendi gibi olanları severler. Bu cevapların hepsine katılıyorum. Bununla birlikte yıllar bana senin gibi düşünen, senin gibi olan, sana benzeyen insanlarla birlikte olmanın kişinin gelişim süreçlerine çok fazla katkı sağlamadığını öğretti. Çünkü burada bir zenginlik yok. Çünkü zaten herkes senin gibi. Bu sevginin altındaki temel dürtümüz kabul görme ve onaylanma ihtiyacımız. En nihayetinde benim gibi düşünen bana itiraz etmeyecektir. Asıl marifet asılında şudur. Sen; senin gibi düşünmeyenle, senin gibi olmayanla, sana benzemeyenle bir arada vakit geçirebiliyor musun? Söyledikleri egonu ne kadar rahatsız ederse etsin onu dinleyebiliyor musun? Onu anlamaya anlattıklarının altındaki nedenleri kavramaya çalışabiliyor musun? O sözünü bitirdiğinde kendi argümanlarını sesini yükseltmeden tane tane anlatabiliyor musun? İkna edebiliyor musun? Ya da ona ikna olabiliyor musun? İşte zenginlik burada başlıyor.
Öbür türlüsü insanın ego tatmini ve kendi konforuna olan yolculuğu… Bir eczacı arkadaşım var, Emine Akgün… Bir gün sohbet ederken bu soruya cevaben ondan çok güzel bir cevap öğrendim: İnsanlar kimi severler? “İnsanlar kendilerini; yanlarında daha çok sevebildikleri insanları severler.” Yani seninle birlikte olan insanlar senin yanındayken acaba kendilerini ne kadar çok seviyorlar. Birlikte olduğun insanların kendilerini sevmelerine ne kadar müsaade ediyorsun. Eleştirdiğin, yargıladığın, değerli hissettiremediğin eşin, çocuğun, öğrencin, meslektaşın acaba sen bunu yaptığında kendisini ne kadar sevebiliyor. Hadi hepsini bırak acaba sen seninle baş başa kaldığında acaba kendinden ne kadar memnunsun. İnsanın kendi dahil hiç kimseyi yargılama lüksü yoktur. Özellikle kendini yargılamaya başladığın anda kendinden uzaklaşırsın. Kendini sevemezsin. Hayatında bugüne kadar ne yapmış olursan ol. Ne kadar kötü deneyimler yaşamış olursan ol. Ne kadar büyük hatalar yapmış olursan ol. “Hayatının şu anı geri kalanı için fırsattır ve hiçbir zaman geç değildir.” Daima doğru soru şudur: “Tamam oldu. Ben şimdi daha iyisi için neler yapabilirim?” İletişim problemi yaşadığınız insanlar vardır. Benim deneyimim bana hep şunu gösterdi. Herkesle iletişim problemi yaşayan, her şeyden şikâyet eden, hayata olumsuz bakan insanların seninle hiçbir derdi yok. Onun bir tane derdi var o da kendisiyle. Kendi önünden çekilemediği için seninle iletişim kuramıyor.
Bütün mesele şurada. Kendinden memnun olan, her seferinde başkalarını değil kendisini aşmaya çalışan, ihtiyaçları ve isteklerini birbirinden ayıran insanlar, herkes tarafından hem takdir ediliyor hem de seviliyorlar. Şifreyi merak mı ediyorsun?
Cevap çok basit: “KENDİNİ SEV!” Ne olmuş, ne oluyor ya da ne olacaksa olsun.
Sevgimle… Gökhan OKÇU Eğitmen-Yazar
Yorumlar
Yorum Yaz