Güvensiz  Dokunuş

Güvensiz Dokunuş

Modern yaşamın getirdiği sıkıntılardan biri de çocuklarımızı doğadan uzak yetiştirmek. Mecburiyet adı altında çocuklarımızı açık alanlar yerine kreş, okul, avm oyun alanları gibi kapalı ortamlara hapsediyoruz. Oysaki doğayı tanımalarına fırsat vermeliyiz. Yaşamın devamlılığı için hayvanların, bitkilerin, diğer canlı can - sız tüm varlıkların ekosistemin temel zincirlerini oluşturduğunu, bunların yokluğunda doğanın dengesinin bozulup besin zincirinin altüst olacağını, canlı neslinin tükenip, insanlığın yaşamının sekteye uğrayacağı bilincine varmalarını sağlamalıyız. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) 59 bilim adamının katkısıyla hazırladığı raporda, insanların 1970-2014 yılları arasında yeryüzünde ki memeliler, balıklar ve sürüngenler dahil hayvanların %60’ının yok olmasına neden olduğunu belirtmiştir. Dünyamızı kendi ellerimizle yok ediyoruz. Sağlıklı bir nesil için doğayı koruma bilincini çocuklarımıza bir an önce kazandırmalıyız. Eğitimin bilimsel temellerini okullarımızda çocuklarımıza öğretiyoruz. Fakat bununla birlikte çocuklar ilk eğitimlerini anne babalarını taklit ederek alır. Çocuk gelişiminde önemli bir yer tutan hayvan sevgisi aslında onların içinde var olan bir duygu. Severek izledikleri çizgi filmlerin ve animasyonların çoğunun temel karakterleri sevimli hayvanlardan oluşmakta. İzledikleri karakterlerin hepsi onların hayal dünyalarındaki dostu, arkadaşı. İster istemez onlara sempati duymaktalar ve sevgi beslemekteler. Bu sevgiyi yaşadıkları ortama aktarmaya gelince işler biraz karışabilmekte. Nasıl mı?; üzülerek şahit olduğum durumları örneklemek istiyorum, sokakta, piknikte, parkta gördükleri kedi veya köpeği sevmek, ona yaklaşmak, onunla iletişim kurmak isteyen çocuklara ebeveynleri tarafından ilk tepki olarak Dur! Yaklaşma! Mikrop kaparsın! Kötü! Pis! Dokunma! Isırır! Tırmalar! Hatta seni yer! :) deyip daha da ileri gidip taş at tekme at yaklaşmasın şeklinde yersiz abartı tepkilerde bulunabiliyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi Unutmamalıyız ki çocuklar anne babalarını model alır, taklit eder. Bu noktada ebeveynin hayvanlara yaklaşımı çok önemli. Siz olumlu ya da olumsuz nasıl bir tepki oluşturursanız çocuk da aynısını yapacaktır.

Yapılması gereken; tabi ki yaşanabilecek tehlikeler hakkında onları bilgilendirmek, gerekli önlemleri alıp iletişim kurmalarına izin verip, hayvanların da insanlar gibi duyguları olan, sevgiye ihtiyacı olan, canı yanan, acı çeken canlılar olduğunu öğretmek olmalıdır. Çocuklarımıza yaptığımız en büyük haksızlık, kendi korkularımızı onlara aşılamamız. Zihninde var olmayan bir fobiyi hem de hiç gerek yokken yerleştirmiş olmamızdır. Sanılanın aksine bağışıklık sistemleri güçleniyor; ABD kökenli “Pediatrics” dergisinde yayınlanan makaleye göre kedi veya köpek sahiplenmemiş yinede günün bir kısmını açık havada hayvanlarla geçiren bebeklerin bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğu vurgulanmıştır. Finlandiya’da 397 bebeği kapsayan bir araştırma yapılmış. Bebeklerin 9. haftadan 52. haftaya kadar olan sağlık raporlarını içeren günlük kayıtlar tutulmuş. Sonuçlara göre bulunduğu ortamda evcil hayvan beslenilen bebeklerin öksürük, hırıltı, burun akıntısı veya tıkanıklığı gibi solunum yolu semptom ve hastalıklarında %30, yüksek ateş ve kulak enfeksiyonlarında ise %50’ye yakın bir oranda azalma tespit edilmiş. Uzmanlar hayvanlarla temasın, immünolojik tepkilerin hızlı oluşmasını ve enfeksiyonların daha kısa sürede iyileşmesini sağlayarak bağışıklık sistemini güçlendirdiğini belirtmiştir(t24.com.tr). Çocuk hayvan ilişkisinin kişiliğe etkisi; hayvanların oyuncak gibi istenildiği zaman alınıp sıkılınca bırakılamayan, duyguları olan, yaşamın devamlılığını sağlayan bir canlı olduğunu bilmek, çocuğun empati gücünün gelişmesine, Güvensiz Dokunuş ABD kökenli “Pediatrics” dergisinde yayınlanan makaleye göre kedi veya köpek sahiplenmemiş yinede günün bir kısmını açık havada hayvanlarla geçiren bebeklerin bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğu vurgulanmıştır. doğaya ve çevreye duyarlı olmasına, ahlaklı, vicdanlı olmasına katkı sağlar, ben merkezci kişilik gelişmesini engeller, bireyi sorumluluk sahibi yapar. Hayvanlar ile kurduğu bağ, çocuğun, arkadaşlık duygusunun geliştirir. Onu, paylaşmayı bilen, çevresinde kendisi gibi olmayanlara karşı(örn.fiziksel veya zihinsel engeli olan farklı dine ırka millete mensup) hoşgörülü olmasını sağlar. Ayrımcılık, şiddet gibi istenmeyen dürtüleri köreltir.Zarar vermeyi normalleştirmek, böyle davranan kişilere karşı tepkisiz kalmak ileride çocuğumuzun da ailesine çevresine acımasız duyarsız bir kişilik geliştirmesine neden olacaktır. Benim çocuğum yapmaz! bir çoğumuz benim çocuğum yapmaz deyip evladının bir canlıya zarar verebileceğine ihtimal vermez. Fakat hayvan ve doğa bilincini tam kavrayamayan çocuklar istenmeyen eylemler gerçekleştirebilir. Yakın zamanda haberlerde karşılaştığımız Sakarya Sapanca’da patileri ve kuyruğu kesilerek ölüme terk edilen yavru köpeğe(Sabah.com.tr), Muğla Marmaris’de istismara uğrayıp kurtarılamayan kediye(CNNTURK. com), Adana Çukurova’da patileri kesilerek ölen yavru kediye(Habertürk. com) ne yazık ki bunları yapanlar da bizim çocuklarımızdı. Hayvan korkusunu nasıl yeneriz; eğer çocuğunuz hayvanlardan korkuyorsa kolay yöntemlerle bunun üstesinden gelmesine yardımcı olabiliriz. Öncelikle kendi korkularımızı çocuklarımıza yansıtmamalıyız. Bunun yerine hayvanlarla ilgili sevimli masallar hikayeler okuyup, filmler izletmeli, korktuğu hayvanın oyuncaklarını alıp hayvan fobisini yenmesini sağlamalıyız. Çocuğunuzun hayvanlardan korkmasına neden olacak bir olay olduğunu varsayalım. Böyle bir durumda aşırı tepki vermekten kaçınmalı, vereceğiniz aşırı tepkinin onlarda kalıcı korkular oluşmasına sebep olabileceğini unutmamalıyız.

Yazımı GOETHE’ nin sözüyle noktalamak istiyorum.“Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın; çünkü komşularınız güzel insanlardır.”

Dilara KILIÇ

img

ERD

Eğitimde Rehberlik Dergisi, 2005 yılında eğitim ve rehberlik alanında çalışma yapan entelektüel dostlarla yaptığımız haftalık eğitim sohbetlerinden esinlenerek ortaya çıkmış bir faaliyettir. Sohbetlerimizi neden bir dergi etrafında toplamayalım, “düşüncelerimizi, çalışmalarımızı neden ihtiyaç duyan öğrencilere, anne babalara ulaştırmayalım?” düşüncesi yazın hayatına başlamamıza yol açtı. Bu güne kadar 24 sayı çıkardık. Kovid-19 sürecinde yayın faaliyetine 2 yıl ara verdik. Düşüncelerimiz, çalışm

Yorumlar

img