GİTTİM GÖRDÜM ' NARLI ve FEVZİPAŞA TREN İSTASYONLARI'
Bir çocuk hekimi olan Prof. Dr. Albert Eckstein’ın günlüklerinin (1) 26 ve 28 Ağustos 1937 tarihli anlatısının peşindeyim.
Gaziantep’e gelişi ve ayrılışında anılarda yer alan tren istasyonları ile sokakları hedefimde. “Saat 12’de Toros ekspresi ile Fevzi Paşa’ya. Orada 4 kişi sürücü koltuğunda Gazi Antep’e gidiyoruz. 90 km’lik yol, 6 saatte. Mecbur. Kötü yollar fakat dağlar arasında muhteşem bir yolculuk, arada bir arıza çıkıyor, nihayet Gaziantep’e 5 km kala benzinimiz bitiyor. Fakat sonuçta gece saat 11 buçukta buraya vardık. Kısacık yolumuzda tam 4 tane kurt, sakince patikada duruyorlar! Hotel Ali Veli’de rahatça konakladık ve şiş kebapçıda kendimize şiş kebap ziyafeti çektik. Gazi Antep olağanüstü canlılığıyla bizi etkiledi.
Caddeler asfalt, pek çok taş ev, harika meyveler, en başta üzüm, pek çok bahçe. Kurtuluş Savaşı’nda 400 kişi, tanklarla vs. donatılmış bir Fransız tümenini yenmişler. Büyük Roma Kilisesi’nin de bulunduğu ana meydanda kazı yapılmış. Bugün kilise halkevi olarak çalışıyor, ayinlerin yapıldığı yer şimdi sinema ve sergi salonu görevi görüyor.. Burada daha fazla hastane var, aralarında bir adet Amerikan misyoner hastanesi; fakat en önemlisi trahomla savaş merkezi burada. Pazarda burada herkesin ayağında olan güzel kırmızı sahtiyan derisi ayakkabılardan var. Saat 9 buçukta arabayla Narlı’ya doğru yola çıkıyoruz, saat 10’a doğru oradayız ve tren istasyonunun kafesinde Adana-Konya trenini bekliyoruz. Harika yıldızlı bir gece, arada sırada karanlıklardan bir eşek ya da bir deve kervanı çıkıyor, yolumuzdaki çalılar kafamızdaki fenerin ışığında hayalet gibi görünüyorlar.” (2) Sabah sabah, otel resepsiyonundaki görevliden, bir taksi çağırmasını rica ediyorum. Gideceğim yerleri söyleyince, şakın bir ifadeyle “Mutlaka pazarlık yapın diyor”. Şöföre gideceğimiz iki tren istasyonunu söyleyince, kısa bir pazarlık sonunda anlaşıyoruz.
Şöför ilginç bir şey söylüyor : ‘Doğuştan Antep’liyim. Yıllardır taksicilik yapıyorum. İlk defa Narlı’ya, Fevzi Paşa’ya müşteri götüreceğim.” Yolda sohbet koyulaşıyor. Anlattıklarım çok ilgisini çekiyor. Yüz ifadesinden müşteriyi memnun etme görüntüsünün söz konusu olmadığını anlıyoruz. Önce Narlı tren istasyonu önünde park ediyoruz. Hemen ileride bir grup kahvaltı yapıyor. Ben taksiden inip, çevreye bakıyorum. Bir poz çekiyorum. Tam o sırada iri yarı, göbekli, bir demiryolu görevlisi ‘Fotoğraf çekmek yasak!” diye sesleniyor. Şaşırıyorum. Gözlerimden şaşkınlığımı fark ediyor. ‘Yeni talimat geldi Bakanlıktan. Teröristler için herhalde.” “Peki.” diyorum. Tek poz bile bana yeterli olabilir. O sırada eşim, kahvaltı yapanlara kitabımı gösterip, neden orada olduğumuzu anlatıyor. Birden tavırlar değişiyor. “Tamam, hocam, istediğin kadar fotoğraf çekebilirsin.” diyor. Atatürk’ün 26.Ocak.1933’de Narlı tren istasyonuna geldiğini duvarda asılı bir tabeladan öğreniyorum. Bir çaylarını içip, Fevzipaşa’ya doğru yola çıkıyoruz. Fevzipaşa istasyonu, daha modern görünüme sahip. Sanki daha fazla tren bu istasyonda duruyor. Fotoğraflıyorum. Dönüş yolunda 80 yıl önceki zorlu seyahat koşullarıyla, bizim kolaylıkla dolaşıverdiğimiz iki tren istasyonu yolculuğumuzu karşılaştırıyorum. Öğle yemeğinde bizi lokal bir esnaf kebap lokantası bekliyor.
Kaynak 1. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalı ilk kurucu başkanı Ord. Prof. Dr. Albert Eckstein, Numune Hastanesi’nde çalışırken, o sırada sağlık bakanı olan Dr. Refik Saydam’ın önerisiyle Anadolu’da anne-çocuk sağlığı ve hastalıkları konusunda bir inceleme gezisi yapmak ve bu konuda bir rapor hazırlamak üzere görevlendirilir. Prof Eckstein, bu göreve aynı zamanda bir çocuk doktoru olan eşi Erna Eckstein ile birlikte çıkar. Yozgat, Çorum, Samsun, Amasya, Sivas, Seyhan, İçel, Gaziantep, Niğde, Kayseri, Konya, Afyonkarahisar, Eskişehir merkez ve köylerinde tetkik yapacaklardır. Eckstein, araştırmalarını yaparken, aynı zamanda gittikleri köyleri, insanları fotoğraflar. 2005 yılında Eckstein’ın bu seyahate ait kendi özel notlarına ulaştım. Günlükler elime geçip de okudukça, Eckstein çiftinin gittikleri tüm köyleri ziyaret edip, bugünkü hallerini görüntülemek istencini yaşadım.
Yorumlar
Yorum Yaz