Erdem Eğitimi
Ahlâkın üst katmanına erdem (Ar. fazilet, İng.virtue, Fr. vertu) diyoruz. Bu eşsiz değer insanı yücelten temel niteliği ve en doğal hakkıdır. Erdemli insan toplumun güvendiği, inandığı, saygı duyduğu, örnek almak istediği dengeli ve sağlıklı bir kişilik ve karaktere sahip onurlu ve özverili bir bilgedir. Bu kimlik doğumdan itibaren üst düzeyde nitelikli bir eğitimle kazanılır. Bu eğitimin sorumlusu öncelikle anne-baba, yakın çevre ve öğretmendir. Erdemin Bileşenleri Dil ve anlatım kurallarına göre erdem kavramının bileşenlerini şöyle açıklayabiliriz: Erdem; bilişsel ve duyuşsal yaşamımızın temel gıdasını sağlayan kökleri akıl ve vicdan, gövdesi bilgelik, dalları adalet, cesaret, genellik, eşitlik, sevgi ve saygı meyveleri ile dopdolu mutluluk ağacıdır. Bilge; doğru ve emin bilgisi, güvenilir yargısı, özgür ve bilimsel düşüncesi ve örnek davranışlarıyla özverili, onurlu ve saygın bir kişidir. Bilge kişinin yüreği yurt ve ulus sevgisi ile ışıldar. Doğaya âşıktır, bir ağaçtan değil dal kesmek, bir yaprak koparmaz. Eleştirmez, özendirir, özeleştiri yapar. Tarihin Sesi Tarihin ölümsüz düşünür ve filozofları özellikle “erdem” le ilgili bakış açılarından dolayı unutulmaz olmuşlardır. Bazılarının bu konudaki görüşlerinden kısa örnekler sunalım. Konfüçyüs (MÖ 551-479) öğretisinin temelini “insanları sevmek” ilkesi oluşturmaktadır. Bunun gerçekleşebilmesi için erdemli ve bilge kişiliğe ulaşılmalıdır. Bu da eğitimle kazanılır: Çalışmak, öğrenmek ve düşünmek. Sokrat (Sokrates) (MÖ 470-399) “Bilgisiz insanlar erdemli olamazlar. Erdemli olmak ve doğru dürüst bir yaşam için doğru ve emin bilgiye gereksinim vardır.” deyişiyle erdemin ve bilginin bir insan için önemini vurguluyor. Eflatun (Platon) (MÖ 428-347) “ Eğitim diye anılmayı hak eden tek eğitim, erdem eğitimidir.” yargısıyla insanın insan olabilme niteliğinin erdem olduğunu binlerce yıl öteden dile getiriyor. Farabi (870-950) eğitimin amacını ve erdemle ilgisini şöyle dile getiriyor: “Eğitimin amacı mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir. (…) Öğretmen öğrencinin öğrenme isteğinin sürdürülmesine çalışmalıdır. (…) öğrenci sorumluluk duygusuna sahip olarak yetiştirilmelidir.(…) En yüksek erdem bilgidir.(…) Bilgi ve sevgi mutluluğu bulmanın gıdalarıdır.” İbni Sina (980-1037) şöyle diyor: “Belki zenginler, zavallı insanlar, erdeme dayanmayan bir hayatın ne kıymeti var?” Yusuf Has Hacip (1018-1069) meşhur Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adlı yapıtının daha adında mutluluğun bilgi ile kazanılabileceğini göstermiş oluyor. İnsanlığa ışık tutacak özlü sözler söylüyor: “Bilgi bil, adam ol, yükselt kendini ya da hayvan adını al insanlardan uzak kal. Çocuklara erdem ve bilgi öğretmeli; böylece iyi ve güzel yetişirler. Bilgi ile göğe yol bulunur.” Kaşgarlı Mahmut (XI. yy) eğitim hakkındaki dileğini “Oğlum, sana erdemi öğüt, miras bırakıyorum. Bilgin adam bul, onun tarafına bak.” sözleriyle belirtiyor. Michel de Montaigne (1533-1592) “Denemeler” (Kitap II Bölüm XI) adlı yapıtında erdemliliği mutluluğun temellerinden biri olarak şöyle dile getiriyor: “İyi olmaya eğilimli olmaktan daha soylu bir şey olarak görmeli erdemliliği. Özverili ve doğal olarak iyi denetimli bir akıl, erdemli olan ile aynı yolu izler ve eylemlerinde aynı görünüşü sergiler. Birisinin kendisini gerçekler yolunda mutlu bir yaradılış ile sakin ve barış içinde geliştirmesinden çok daha yüce ve çok daha etkin bir şeydir erdemlilik.” René Descartes (1596-1650) “Ahlâk Üzerine Mektuplar” adlı yapıtında erdemle akıl arasındaki bağıntıyı şöyle dile getiriyor: “Bu hayatta memnun olmanız için yalnız erdem yeterlidir. Fakat erdem akılla aydınlanmadığı zaman yanlış olabilir, yani iyi yapmak irade ve kararı bizi iyi sandığımız şeylere de götürebilir. Bunun için erdemden gelen memnunluk sağlam bir memnunluk değildir. (…) halbuki aklı doğru kullanma, iyinin doğru bir bilgisini vererek erdemi yanlış olmasına engel olduğu gibi, erdemle yasal zevklerin arasını bularak onları kolaylaştırdıktan başka bize tabiatımızın hal ve şartını da öğreterek, arzularımıza bir sınır da kor.” Albert Einstein (1879-1955) eğitimin amacını şöyle özetliyor: “Okulun gayesi bilgili adam yetiştirmekten çok karakterli insan yetiştirmektir.” Goethe (1749-1832) erdemin ana göstergesi sevginin güzelliğini şöyle dile getiriyor: “Hemen veren iki kat verir, arzu edilen ve sevilen bir şeyi veren yüz kat vermiş olur.” André Gide (1869-1951) “Günlük” adlı yapıtında “Sanat eseri ancak zihnin bütün erdemli elemanlarının katılması, ortaklığı ile gelişir.” Amaç: Erdemli ve Mutlu Toplum Milli Eğitimimizin genel amacı da erdemli yurttaş, erdemli insan ve erdemli meslek sahibi yetiştirmektir. Konuyu ahlâk sözcüğünün iki kez vurgulandığı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. Maddesinden kısa alıntılarla anımsayalım. Bütün yurttaşlarımızın “… ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeğe çalışan (…) demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş (…) hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı ( …) topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli (…) kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak” tır. Şu bir gerçek ki bu kimlik ancak ana kucağından itibaren nitelikli bir eğitimle kazanılabilir. Eğitim Ortamı Bebek için ana kucağı güven içinde erdem eğitiminin başladığı ve yaşandığı en eşsiz ortamdır. Çocuk bu kucaktan güç alarak çevresine karşı içten bir sevgi duyar. Yüreğinde vatan ve ulus sevgisi filizlenir, kök salar. Paylaşma, uzlaşma ve sorumluluk bilinci gelişir. Çocukluk çağının ilk yarısında çok hareketlidir. Yürümez koşar. Meraklıdır, araştırıcıdır, öğrenmeye heveslidir, durmadan soru sorar. İçten davranır, özünde hiçbir olumsuz duygu ve davranışı yoktur. Yetişkinleri dikkatle dinleme, düzenli ve planlı çalışma alışkanlığı kazanma, başarma istek ve güdüsüne sahip olma bu çağda kararlı, belirgin ve değiştirilmesi güç nitelikler olarak kişiliğinde yansır. Başta özgürlük ve bağımsızlık, hak-adalet, doğruluk, dürüstlük, iyilik, güzellik gibi değerler, özetle ve bir sözcükle erdemlilik çocuğun özünde vardır; bu çağda pekişir; kuşkusuz erdemli ortamlarda. Eğitim çocuğun doğal yaşantısıdır. Bilgi ve sevginin sonsuzluğunu, yüceliğini ve yol göstericiliğini sezer. Bunun için yorulmadan çalışmak, çok çalışmak onun yaşam biçimidir, mutluluğudur. Bilimsel düşünme ve bilimsel yöntem koşu yoludur. Yararına inandığı bilgileri ve zihinsel gelişimini bu yolla kazanır. Okul öğrencinin doğal yaşam ortamıdır. Orada sevgi, içtenlik, canlılık ve coşku egemendir. Çocuk sonsuz bir öğrenme isteği içindedir. Bu isteğin sürdürülebilmesi ancak sevgi dolu bir ortamda olanaklıdır. Çocuğa karşı bir düzenleme sayısız sorunlar doğurur. Örneğin; ezber bilgi… Yararına inanılmayan bilgi zararlıdır. Üstelik ruh sağlığı bozukluğuna da yol açabilir. Unutmayalım ki öğretmen ve yöneticiler sevgi ve bilgi kaynağının erdemli bir kişiliğin yerleri doldurulamaz eşsiz temsilcileridir. Son Söz Yine asla unutulmaması gerekir ki eğitim yaşamı, çevre koşulları ne kadar iyi olursa olsun -bunların yanında- erdemin yolu işletilen akıl ve bilimsel bilgiden geçer. Erdem hem bir ağaç gibi özgür yaşam, hem bin bir renkli akıl ve sevgi çiçekleri bahçesidir, uçsuz bucaksız. “Bebek için ana kucağı güven içinde erdem eğitiminin başladığı ve yaşandığı en eşsiz ortamdır. Çocuk bu kucaktan güç alarak çevresine karşı içten bir sevgi duyar. Yüreğinde vatan ve ulus sevgisi filizlenir, kök salar. Paylaşma, uzlaşma ve sorumluluk bilinci gelişir. |
Doç. Dr. Aydoğan ATAÜNAL Eğitimci
Yorumlar
Yorum Yaz