ÇAĞIMIZIN SORUNU SİBER MAĞDURİYET
Gelişen çağla birlikte değişen ve gençler arasında yaygınlaşan bu zorbalık türü kişi üzerinde bir kaygı yaratmakla birlikte kişinin hayatını da birçok yönden olumsuz etkilemekte. Modaya ayak uydurmak amacıyla birçok gencin sosyal medya hesaplarını aktif şekilde kullandığını hepimiz biliyoruz. Sosyalleşmek adına yapılan bu paylaşımların bireyin üzerinde olumsuz etkisi olmadığını iddia etmek yanlış olmaz mı?
Manşetlerde tanık olduğumuz siber zorbalar ve mağdurların yaşadıklarına bakıldığında, bir eğlence unsuru olarak başlayıp sonu trajediyle biten onlarca hikâyenin sadece bireye değil, ailelere de zarar verdiğini üzülerek görüyoruz. Bir oyun veya fotoğraf paylaşımı ile birlikte gelişen ve mağduru zedeleyici her hareket gelecek dönemlerde bireyin kendi öz saygısını yitirmesindeki en büyük tehlike. Son dönemlerde çoğumuzun karşısına çıkan bir oyundan bahsediliyor. Bir link aracılığıyla ki- şilere yollanan ve sonrasında belirli komutlarla devam eden bir uygulama bu. Kişiye ait tüm fotoğraf ve kişisel bilgiler elde edildikten sonra bir yönetici tarafından kişi hayatına müdahale söz konusu. Oyuna katılan oyuncuların bu deneyimi yaşadıktan sonraki cümlelerinden birkaçına bakacak olursak “Bu tam anlamıyla bir sanal ölüm tuzağı... Çok acı verici bir tecrübe. Oyuna katıldıktan sonra insanlarla konuşmayı bıraktım ve odama kapandım. Oyundan çıkmak istesem de başaramadım.” Eğer görevi tamamlamazsam annem ölecekti.” Bu ve bunun gibi sözler… Tüm hayatı etkileyen ve birey üzerinde kalıcı hasarlar bırakan birçok tecrübe… Siber zorbalığı en tehlikeli biçimde dünyada yaşayan birçok genç... Örneğin 17 yaşındaki Alexis Pilkington ve benzer şekilde sanal kurbanlardan biri olan 13 yaşındaki Megan Meier sosyal ağlarda hakkında kötü dedikoduların yayılması yüzünden intihar edenlerden sadece birkaçı. Türkiyede‘de de bu tür olaylara maruz bırakılan birçok genç var ve her gün televizyonlarda belli bir saat kuşağının vazgeçilmez gündeminde karşımıza çıkmakta. Sosyolojik olarak bakıldığında toplumun zorbalığı siber anlamda had safhada yaşadığı, bu çıkmaza nasıl gelindiği ve çözümü adalet organları dışında bulacak bir kurtarıcı arandığı görülmekte. Onca genç, kendi yaşamına dair bunca bilgiyi nasıl bir anda paylaşıp karşısındakine bu kadar kısa sürede güvenebilmekte, şaşırtıcı. Aşağılanmaya maruz bırakılmak, tehditlere uğramak ve yaşanan daha birçok boyun eğici davranış… Bireyin bunca olayı yaşadıktan sonra hayata adapte olması nasıl beklenebilir ki.
En Büyük Görev Ailelerin
Çocuklarla kurulacak ilişkideki en sağlam bağ aile tarafından gerçekleşecektir. Bireyi dinlemek, gündelik hayattaki zorluklarla başa çıkmada ne kadar önemliyse sanal hayatta yapılan her paylaşmın takibi de ailenin üzerinde durması gereken önemli noktalardan biri. Mağdur olmamak adına baştan güven verici ve bilinçlendirici olunmalı. Duygusal anlamda çocuğun kendisini yetersiz hissetmemesi, güvenilirliği sağlamak ailelere düşenen büyük görev.
Hayat sadece cep telefonları ve bilgisayarlardan ibaret değildir. Çocuğa bunun vurgusu yapılarak sosyalleşme sürecini aktif dünyayla gerçekleştirmesi için alternatif zamanlar yaratılmalıdır. Herkesin bir yeteneği, ilgi duyduğu bir alan vardır. Bu ilgi doğrultusunda bireyi geliştirici aktivitelere yönlendirmek bir nebze de olsa yararlı olacaktır.
YAŞANMIŞ ÖRNEKLERİN VARLIĞI CAYDIRICI OLABİLİR.
Bu konuya dikkat çekmek açısından anlatılacak hikâyeler çocuğun yanlış bir davranışta bulunamaması ve buna maruz kalmaması için iyi bir adım olabilir. Yasaklamalar ve engellemelerde bulunmak değil, düzenlenen saatlerle takibi elde tutmak önemlidir.
Unutmamalı, hayat kısıtlanan sanal bir alandan ibaret değil, yaşaması çok değerli ve paha biçilemez bir hediyedir...
Yasemin DOĞUİZİ
Yorumlar
Yorum Yaz